Aynı Aşklar, Aynı Aldanışlar

İnsanın kendisini değersiz hissettiği bir boşluk… Sonra bir o kadar da aslında her şeyi anlayan kavrayan bir akıl ve şuur ile ne kadar değerli olduğunu düşünebilen bir varlıktır biz insanlar…

Gravity

Yerçekimi (Gravity) filmini izlerken tam bir tezat içinde buldum kendimi. Filmde Ruslar kendi casus uydularını vurur ve uydu parçaları dünya yörüngesinde dönerek önüne çıkan bütün uydu ve uzay istasyonlarını parçalar. Haberleşme kopar. Dünyanın yarısı haberleşme sistemlerini kaybeder.  ABD astronotları, bir kişi hariç, hep ölür. Çünkü o esnada Hubble Uzay Teleskopunu tamir etmektedirler. Ve daha sonra bu uydu bombardımanından tek kurtulan Dr. Ryan Stone’ın dünyaya dönüş macerası baslar…

Bu filmi niye mi özetledim. Dr. Stone’ın dünyaya dönme isteği kadar benim de göklere çıkma, oralardan hiç dönmeme arzum var. Heme hemen 4 yıldır astronomi, kozmoloji, kuantum, zamanda yolculuk gibi konuları okuyorum ve uzay benim için bir tutku oldu. Atom altı dünya bizim bu dünyamızdan daha vefalı ve daha anlamlı.

Loneliness  

İşte böyle. Göklerden yeryüzüne indim. Hep aynı yalanlar, birbirini tekrar eden saatler, aynı insanlar, aynı aldanışlar… Keşke göklerden yere inmeseydim, diyorum. Dünyada herkes birbirinin aynıymış. Aynı yalanlar dönüp duruyor farklı insanların farklı kelimelerinin arasında. Ölümlü dünyada kırılan kalplerin hiç önemi yok ki! Bencilleştik… Geçici, basit, sönük, değersiz gözümüzde bütün sevgiler… Maddeten birbirini sömüren insanlar manen de birbirini sömürür oldu. Satılık duygular, satılık sevgiler…

Oysa göklerde her şey kıymetlidir. Basit, değersiz bir şey bulamazsınız. Şimdi tekrar göklere çıkıyorum. Odaklanmak biraz zor olacak. Yığınla kitaplar ve sayfalarca aldığım notlarımın arasına tekrar dönüyorum. Tekrar en değerli olan göklerin halleri hakkında yazacağım.

Dr. Stone’ın tersine, yeryüzüne bir daha inmeyeceğim…