» » » Kapı Gibi Değerlerimiz

Kapı açılınca kabul, kapanınca ret, aralanınca umuttur. Yağlı kapı menfaat, komşu kapısı samimiyet, ekmek kapısı iaşedir. Kapının dışı değersizlik, önü haberdir.
[ Mehmet Dervişoğlu ]
Bazen kapı kapı dolaştıktan sonra aynı kapıya çıkan çaresizliklerimiz de olmuştur, çat kapı vardığımız yerlerden “kapı duvar” deyip geri dönen hayal kırıklıklarımız da.
Kapı komşumuz; kapı gibi bir adam; komşu çocuklarımız kapıdan kovsan bacadan girecek kadar bize alışkın olabilir. İşte böyle; kimi zaman mandalı, kimi zaman eşiği, kimi zaman da kilidiyle duygu ve düşüncelerimizin tercümanı olmuştur, kapılar.
Kapılarımız her şeyden önce mahremiyet ve daha sonra emniyetin ifadesiydi. Günümüzde sosyal anlayışın değişmesiyle birlikte bu sıralama tam tersi bir hal aldı. Şimdilerde avluları ve onları setreleyen, çift kanadıyla dış dünyayı kucaklayan cümle kapılarını göremezken, emniyetimiz için birkaç kilidi birden ihtiva eden güvenlik seviyesi çok yüksek ve sadece tek kişilik kapıları tercih ediyoruz. Aslında hayatımızın hemen hemen her alanında gördüğümüz cemiyetten ferde dönüşümün bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durum, kapıları ruhsuz, her türlü anlamdan uzak, sadece duvar aralarını örten bir sert perdeden ibaret bırakmıştır. Oysa kültürümüzün kapıya verdiği ehemmiyet bu kadarla sınırlı kalmamıştır.
Eski kapılarımız akl-ı selim ve zevk-i selim mahsulüydü. Kimi zaman ahşap üzerine ince detaylarla işlenmiş motifleriyle, kimi zaman da sadeliğin en estetik şekliyle küçücük dünyaları aralardı. Avlu kapılarının üstü genellikle çatılı olurdu. Bu hem kapının çürümesini engeller, hem de çeşitli hava şartlarında yolda olanlara sığınak vazifesi görürdü. Kapı kenarlarına ata binmeyi kolaylaştıran “binek taşı” konulurdu. Bu taşlar ayrıca yolcular tarafından birer dinlenme yeriydi.
Avlusuz evlerin cumbaları genellikle kapıyı görecek şekilde konumlanır, bu şekilde gelenin kim olduğu kontrol edilirdi. Eğer evde cumba yoksa ince kafesli ve sokağa doğru kavisli “Kim geldi pencereleri” yapılırdı. Böylece gelene gözükmeden ev tanzim edilirdi.
Komşu kapıları
Bazı yörelerimizdeki evlerde ikinci bir kapı daha bulunurdu. Bu kapılar sokağa hiç çıkmadan evden eve geçişi sağlardı. Onlar vasıtasıyla bir mahalledeki evler devasa bir evin odaları gibi kullanılırdı. Komşu kapısından geçmek için izin almaya, kapı çalmaya gerek yoktu. Çocuklar bu şekilde komşu kapısıyla bağlantılı olan evlerde evlerindeki sıcaklığı, sevgiyi görürlerdi. Komşu evin yetişkinlerine “komşu anne”, “komşu baba” diye hitap ederlerdi. Günümüzde bu kapılar kalmamış; salçalı ekmek isteyen çocukların sokağı çınlatan “Komşanneee” nidaları yok olsa da bazı yörelerimizde kısmen varlığını sürdürmektedir.
Kapı tokmakları
Kapı geleneğimizin en dikkat çekici ayrıntılarından biri de kapı tokmaklarıdır. Kullanıldıkları yere göre malzeme, yapım ve süsleme teknikleri bakımından farklı kapı tokmakları görenlere bina veya bina sahipleri hakkında ön bilgiler sunardı. Bu tokmaklara bakarak ev sahiplerinin dini, mesleği, ekonomik durumu hakkında tahmin yapılabilmekteydi. Mesela; sağa sola ayrılan ve kuş kafasını andıran motifler evin Müslüman bir aileye ait olduğunu, el şeklindeki tokmaklarda eldeki yüzüğün hiç olmaması, kimi elde orta parmakta veya yüzük parmağında olması ev sahibinin bekâr, evli ya da dul olduğunu; tek kuş motifi ev sahibinin gurbette bir yakınının olduğunu simgelerdi.
Bunların yanında kapı tokmaklarında lamba motifi, “evimizin ocağı sönmesin” niyazıyla kullanılırdı. En önemlisi de bazı kapı tokmaklarında bütün kapalı kapıları açan, sıkıntıları gideren anlamına gelen “Ya Fettâh” ism-i celâli yazardı. Bu şekilde insanlara kapıların asıl açıcısı hatırlatılmış olunurdu. işyerlerinin kapısında karşılaştığımız “İtiniz, çekiniz” uyarılarını düşününce geleneklerimizi terk ederek incelik, zarafet ve letafetle bezeli iklimimizin ne kadar dönüştüğünü kolaylıkla anlayabiliriz.
Kapımıza geleni kapılara açtığımız deliklerden, ahizelerden kontrol edemediğimiz zamanlarda kapılarımızda genellikle iki tokmak kullanılırdı. Bunlardan birisi tok ses çıkaran büyük tokmak, ikincisi ince ses çıkaran küçük tokmaktı. Eve gelen erkekse tok sesli büyük tokmağı, bayan ya da çocuksa ince sesli küçük tokmağı kullanır, ev sahipleri de kendilerine buna göre çekidüzen verirlerdi.
Bazı evlerde tokmak yerine “şakşak” ya da “çekecek” denilen halkalar kullanılırdı. Bu halkalara bir ip bağlanırdı. İp eğer iki halkayı sıkıca birbirine bağlamışsa evde kimsenin olmadığı, gevşek bağlanmışsa ev sahibinin yakın zamanda döneceği, bir halkadan aşağı doğru sarkmışsa ev sahibinin evde olduğunu işaret ederdi. Bazen de evden kısa zamanlı ayrılan hanımlar evin kapısını açık bırakır ve eşiğe süpürge koyardı. Böylece eve gelenler evde kimsenin olmadığını anlardı.
Kapı nazarlıkları
Kapı tokmak motiflerinden başka kimi evlerin kapılarının üstünde de kötülük ve nazara karşı çeşitli nazarlıklar bulunurdu. Bunlardan en yaygın olanı “Ya Hafız”, “Mâşâallah”, “Mâşâallah kâne” hatlarıydı. Bunların yanında nazar boncuğu, kaplumbağa kabuğu, at nalı ve kemiği vb. nazarlıkların da takıldığı görülürdü.
Kapı çalma usulü
Atalarımızın pek çok işlerinde olduğu gibi kapı çalarken de Peygamberimiz (s.a.v) ve sahabe efendilerimizin usulünü tatbik ederlerdi. Bir kişi bir evin kapısına vardığı zaman evin kapısına ortalama bir hızla üç defa vurur ve içeriden cevap beklerdi. Bekleme esnasında kapının durumuna göre sağ ya da sol omuz kapıya dönük olur, yüz kapıya çevrilmezdi. Bekleme tam kapının karşısında yapılmaz bir kenarında yapılırdı. Bunun sebebi, ev sahibinin dalgınlıkla meydan verebileceği bir mahcubiyetin önüne geçmekti.
Kapıyı kapatmanın da bazı incelikleri vardı. Eskiler birisine “kapıyı kapat” demez, bunun yerine “kapıyı ört” ya da “kapıyı sırla” derdi.
Çünkü atalarımız canlı cansız her şeyin hatırı olduğuna inanır, sert sözlerle hatır kırmazlardı. Diğer taraftan “Allah kimsenin kapısını kapatmasın” niyazıyla bu şekilde söylemekten kaçınırlardı.
Gönül kapılarımızın kapanmaması niyazıyla…

About Unknown

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Leave a Reply