» » The Giver- Seçilmiş

The Giver   

Hani aklımızda kalan, yer eden filmler vardır ya işte o kategoriye giren bir film hakkında yazmak istedik. Filmden sonra gerçeklere de yolculuk yapacağız.

Dünyadaki bütün tarihin hafızamızdan silindiğini düşünün. İnsanların renk, dil, ırk ayrımı yapmadığını düşünün. Hatta renklerin ve müziğin bile olmadığını düşünün; her şey siyah-beyaz olsun. Savaş, öldürme, aşk, sevgi, eğlence, kıskançlık, korku, rüyalarımız, istekler.... Hiç birinin olmadığı bir yerde sizce dünya daha güzel olabilir miydi?

The Giver - Seçilmiş Filmi, İzle


Filmde işte bu konu ele alınıyor. Geçmiş kültürlerin ve dünya tarihinin bilgisi ve yaşam tarzı insanların hafızasından siliniyor, insanlar sadece belirlenen bir amaç için yaşıyorlar. Aşk yok, ihtiras yok, eğlence yok... Herkesin bir rolü olduğu yaşamda en önemli iş "anı toplayıcılık"tır ve bu iş işin de seçilen kişi Jonas, insanların elinden alınan hatıraların ve dünya kültürünün onlara geri verilmesi için çalışır. Savaşlar ve bütün acılar; bencillikler olsa da insan bütün bunları kendinden vazgeçerek değil sadece sevgi ile önleyebilir ve ruhen gelişebilir, üstün bir bilinci olabilir.


Filmde öpüşmenin ne olduğunu bilmeyip bunlar da ne yapıyor ola ki! Der gibi baktıkları sahne beni güldürdü :) Aklıma hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü'deki "savaşmayun, sevüşün" sahnesi aklıma geldi :)

Üçgen Simgesinin Ezoterik Anlamı


Filmdeki üçgen kayalık ve üçgen yeşil alanlar dikkatimi çekti üçgenler. Üçgen aslında ezoterizmde, özellikle yukarı bakan üçgen, Tanrı'ya işaret eder. Yani gökyüzüne. Ortasında göz bulunan üçgen ise Tanrı'nın insanı daima gözetlediğini, her şeyi gördüğünü anlatır. her ne kadar masonlar kullansa da bu simgeler bütün kültürlerde kullanılır ve Mu medeniyetinden miras kalmıştır. Üçgen aslında tanrısal sistem ile insanların üç durumunu anlatır. Üç temel oluşuma dikkat çeker. 

Ayrıca filmdeki elma da dikkatimi çekti neden başka bir meyve değil de elma? Yasak meyve ve insanın ilk baş kaldırışına işaret olmasın.

Tövbe ya! Ben iyice paranoyak oldum...

Filmden Gerçeğe


Evet, insanlar duygularından vazgeçerek değil sevmeyi öğrenerek; empati yeteneklerini geliştirerek bir nevi yeryüzünü cennete çevirebilirler. Maddeye ve güce yönelerek; savaşarak; kendinden başkasını alçak görerek insanlık yükselemez. Teknolojik yükselme yükselme değildir. Tabii ki insanlar insanlık gereği karmaşık duygularını, içgüdülerini asla bırakamazlar. Şu anda insanlığın en büyük sorunu: Enerji savaşları, işgaller; ırk ve din ayrımıdır. Oysa Tanrı'ya inan her kişi aslında aynı inanca sahiptir. Bir inancı olmasa bile insanlar aynı evrenin parçasıdır. Ben insanlığın barış içinde yaşaması için; etnik ve dini ayrıma dayanmayan büyük federal yapıların insanlığa mutluluk getireceğine inanıyorum ve biz bunu göremeyecek olsak da 100 yıl sonraki nesiller bunu görecektir.

About Unknown

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Leave a Reply